Bugünlerde birçok insan korku kaygı yaşıyor. Arta kalan zamanlarda boşluk hissi, yönsüzlük hissiyle boğuşuyor. Tüm bunlarla eş zamanlı olarak da ben bu insanlarla bu kadar zaman geçirmek istiyor muyum sorularını baskılamaya çalışıyor. Tüm bu deneyimlerin ortak noktası olumsuz, çıkışsız gibi hissedilen düşünce, duygu durumları.
Peki bu hisler ilkel beynimize ve onun yönetiminde olan otonom sinir sistemine nasıl tercüme ediliyor? Dikkatini topla, tetikte ol, savaşmaya hazır ol, belki de kaçarız ona da hazır ol. Dinlenmek yok, savaştayız!
Artık dayanamayan sistem ne yapıyor? Gün sonunda bayılma-uyku arası bir halde sızıyor. Gün içinde ise donma hallerinden birine geçiyor, dış dünyayla ilişiği kesilmiş isteksizlik hali. Bunların ortak noktası istemli molalar olmaması ve kısa sürmesi. Yani yakıt bitiyor makine duruyor. Ama asıl deponun dolması için birşeyler yapılmıyor.
DAYANIKLI BİR SİSTEM SADECE ANA DEPOSU DEĞİL YEDEK DEPOSU DA DOLU OLAN SİSTEMDİR
Bu dönemde “bir şey yapmalıyım- tükendim- bir şey yapmalıyım” kapalı devresinde takılı kalmak çok normal. Bizi hayatta tutmak için evrilmiş fabrika ayarlarımız böyle.
İşte tam da burada keyif almak bu kapalı devre sistemden çıkış bileti sunuyor. Tüm sistemimizi “rahattasın, her şey yolunda” hissettiren keyifler bu yüzden yaşamsaldır. Sisteme dinlenme, iyileşme, ve depo doldurma fırsatı verir. Bu nedenle molaları ihtiyaç duymadan ÖNCE almamız gerekir.
Bilmediğimiz şeyler değil ama GÜNDE KAÇ DEFA DURUP, “FARKINDALIKLA”, “SADECE KEYİF OLSUN DİYE” BİR ŞEY YAPIYORSUNUZ?